Yaşama Dair Kore Dizi Önerileri "Zamanın kıymetini bil, ardında pişmanlık bırakma."

 

Herkese merhaba! 

Bu ayın BCP konusu Uzak Doğu temalı filmler, diziler, kitaplardı. Bende sizlere Uzak Doğu'nun incisi Güney Kore'den en sevdiğim konularıyla insanı düşündüren son zamanların en iyi dizilerini önermeye geldim. Hazırsanız başlayalım! 

1. The Light in Your Eyes

Konusu:  

Dizi, 25 yaşındayken aniden zamanda ileri giderek yaşlanan ve genç yaşlarının tadını çıkaramayan bir kadın (Han Ji-Min) ile sahip olduğu zamanın değerini bilmeyen 26 yaşındaki genç bir adamın (Nam Joo-Hyuk) etrafında dönmektedir. 

Yorumum: 

Kısaca yorumlayacak olursam sonu ile beni en çok şaşırtan diziydi. Yaşadığımız zamanın kıymetini bilmemiz gerektiğini, bu günlerin bir daha gelmeyeceğini öyle güzel anlatmış ki sonuna geldiğimde gözyaşlarıma hakim olamadım. İki oyuncu da (kızın gençliği ve yaşlılığı) çok güzel iş çıkarmıştı. Spoiler vermemek için kendimi zor tutuyorum ama şunu diyebilirim ki arkasında yatan hikaye ve bu hikayenin bugüne bağlanışı çok iyiydi. Şaşırtan ve ilham veren 12 bölümlük bir kurguydu, kesinlikle izlemelisiniz, kesinlikle! 

2. Mystic Pop-up Bar

Konusu: 

Dizi, gizemli bir pojangmachada (yiyecek-içecek satılan seyyar tezgâh) gerçekleşen olayları konu almaktadır. 'Ssanggab Cart Bar' adlı bu pojangmachanın müşterileri sadece yaşayan insanlar değildir. Ölüler de 'Ssanggab Cart Bar'ın müşterileridir. 'Ssanggab Cart Bar'ın müşterileri, yemek yerken kendileri hakkında konuşur ve iç yaralarını iyileştirmeye çalışır.

Yorumum: 

Bu dizi ise oyuncuları ve klasik Kore dizisi klişelerini aşan kurgusuyla gönlüme taht kurmayı başaranlar arasında. Aynı şekilde verdiği mesajlar çok güzeldi. İnsan dışarıdan ne kadar dertsiz görünürse görünsün içinde mutlaka büyük bir pişmanlığı vardır. Wol-Joo çadır barın sahibidir, işlediği bir günah yüzünden dünyaya gönderilir ve cezadan kurtulmak için belirlenen sayıda kişinin gizli pişmanlıklarını açığa çıkartıp bu pişmanlıkları çözüme ulaştırmakla görevlendirilir. Her şeyin bitmesi için son on iki kişi kalmıştır ama insanlar eskisi kadar istekli değildir. Bu noktada devreye Kang-Bea girer. Bu çocuğumuzun dokunduğu insanın en büyük sırrına kadar konuşturabilmek gibi bir özelliği vardır. Bunu öğrenen Wol-Joo çocuğumuzu işe alır ve onun sayesinde son on iki pişmanlığı çözmeye çalışırlar. Bölümler su gibi akıyor, hemen diğer bölüme geçip ay ne olacak diye izlerken buluyorsunuz kendinizi. Klasiğin dışına çıkan farklı bir yapım izlemek isterseniz bu diziyi izlemelisiniz! 

 3. It's Okay to Not Be Okay

Konusu: 

Dizi, psikiyatri bölümünde çalışan bir adam (Kim Soo-Hyun) ile popüler ama antisosyal kişilik bozukluğu olan bir kadının (Seo Ye-Ji) etrafında dönmektedir. Adamın aşka ayıracak vakti yoktur. Kadın ise aşk hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Ancak, ikisi birbirlerini tanıdıkça yakınlaşır ve aşk sayesinde zorlukların üstesinden gelir. Kayıp ruhlarını ve kimliklerini yeniden keşfederler.

Bu dizi yayınlandığı andan itibaren çok fazla ses getirdi. Psikolojik tahliller, karakterlerin iç mücadeleleri ve geçmiş travmalarıyla bence ses getirmeye hakkı vardı. Özellikle başrol kızımıza ve Otizmli abiye bayıldığımı önden belirtmek isterim. Harika oyunculuklar, sıra dışı karakterler! İyileşme süreçleri, kendi yollarını bulma serüvenleri ve bu süreçte içine düştükleri karmaşa diziyi aldı götürdü. Farklı hikayelere sahip karakterlerin anlatıldığı dizileri çok seviyorum, bu da onlardan biriydi. İzlemeyen varsa koşup izlesin derim! 

4. Hi Bye, Mama!

Konusu: 

Dizi, insan olarak tekrar hayata dönmek için çabalayan bir hayaletin (Kim Tae-Hee) etrafında dönmektedir. 5 yıl önce, hayatını kaybeden Cha Yoo-Ri bir hayalet olarak etrafta dolanmaktadır. Kocasına (Lee Kyu-Hyung) ve kızına, bir insan olarak geri dönebilmek için 49 gün boyunca süren bir plan devreye sokar.

Yorumum: 

Her bölüm her dakikasında beni ağlatarak gözümde yaş bırakmayan bu diziyi sona sakladım çünkü hakkında yazmak bile gözlerimi doldurmaya yetiyor. Yaşamın ne kadar önemli olduğunu ve bir anda sonlanabileceğini, geride kalanların gidenin ardından neler hissettiğini, yüreklerinde oluşan pişmanlığı öyle güzel anlatılmış ki ağlamamak elde değildi. 

Yoo-Ri hamileliğinin son günlerinde iş için evden çıkıyor ve bir araba kazasında hayatını kaybediyor ama bebeği yaşıyor. O günden sonra hayalet olarak kızının ve diğer sevdiklerinin etrafında dolaşmaya başlıyor. İşin en acı tarafı ise eşinin ölümünün ardından yaşadığı evrelere bir bir şahit olması, onlarla birlikte üzülmesi ve hiçbir şekilde müdahale edememesi. Tüm bunların yanında kızının büyüyüşüne ve başka bir kadını annesi olarak görmesine de ses çıkaramıyor. Diziyi izlerken kendimi sürekli kadının yerine koydum, sanırım bu yüzden bu kadar çok ağladım. Kırk dokuz günlüğüne dünyaya dönüyor ama yeniden insan olabilmesi için eski yerine dönebilmesi gerekiyor. Eşi evlenmiş, çocuğu annesini başka biri zannediyor ve üstüne hayaletleri de görebiliyor. 

Uzun lafın kısası içimi parçaladı, beni mahvetti ama bir o kadar da harika mesajlar verdi öyle ki kimseye kızamadım. Özellikle geçmiş bölümlerin başında ve sonunda gösterilen geçmiş kısımları ve annenin acısını yaşayışı bende ipleri kopardı. Ağlamak, kendinize gelip sevdiklerinizin kıymetini bilmeyi hatırlamak ve tüm bunların yanında eğlenmek istiyorsanız bu diziyi kesinlikle izlemelisiniz. 

- Belirtmeden geçemeyeceğim kadın harika oynadı, o duyguyu yüreğimde hissettim yani! -

Bir ayın daha sonuna gelmiş bulunmaktayız, herkese güzel günler diliyorum. Dizileri izlediyseniz yorumlarınızı aşağıya bırakabilirsiniz, şimdiden herkese keyifli seyirler dilerim :) 

Bir sonraki ay görüşmek üzere!